17. Yüzyılda fevkani (katlı) olarak Bizans devrinden kalma büyük bir mahzen üzerine inşa edilmiştir.
1918 Balat/Cibali Yangını’nda büyük zarar görmüş, 1940’lara kadar harabesi ve minaresi şerefesine kadar mevcutken 1945 yılında harabesi tamamen ortadan kaldırılmıştır.
2006 yılında Fatih Belediyesi tarafından ihya edilerek ibadete açılmıştır.
Öne Çıkan Özellikleri:
Kareye yakın bir planda, yontma kesme taştan, her cephesinde altlı-üstlü ikişer pencere bulunan ve üzeri ahşap çatılı olarak inşa edilmiş olan cami, sakıflı camilerin (mahalle içlerinde yapılan ahşap çatılı camiler) klasik devri sonlarının en güzel örneklerinden biridir.
Giriş cephesinin sağındaki minaresinin kürsüsü taş, pabuç kısmı üçgenli, gövdesi tamamen tuğla olup, sanat özelliği olmayan şerefesi basit bir çıkma halinde idi.
Caminin altında uzanan “Kafir-i Kebir Mahzeni” mevcuttur.
Günümüzde kare planlı, iki katlı olup, bir sıra kesme taş bir sıra tuğla ile örülmüştür.
Kesme taştan mihrabı, ahşap minber ve kürsüsü bulunmaktadır.
Tavanı küçük kare şeklinde ahşap çıtalarla kaplıdır.
Minare, tek şerefeli olup, gövdesi taş ve tuğladan yapılmıştır.
Avlu, sokak seviyesinden daha yüksekte bulunmakta olup, mermer merdivenlerle ulaşılmaktadır.
Caminin haziresinde, Fatih Külliyesi müderrislerinden 1515 yılında vefat eden Sarıgez Nureddin Efendi ve Beyzavi Tefsiri üzerine haşiye yazan Sinaneddin Yusuf Efendi medfundur.