Katip Sinan Camii

Sesli Anlatım:

Yapım Yılı:

1496

Konumu:

Fatih, İstanbul

Kim Yaptırdı:

Sinan Bey (II. Bayezid döneminde Matbah-ı Amire katibi yani saray mutfağının kaydını tutan kişi)

Mimarı:

Bilinmiyor

Yapımından Sonraki Değişiklikler:
  • Fetih sonrası yapılan ilk camiilerden biridir.
  • Kitabesinde belirtildiği üzere, zamanla her tarafı yıkılmış olan bu cami, Rakım Efendi tarafından 1737 tarihinde yeniden yaptırılmıştır.
Öne Çıkan Özellikleri:
  • Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa’nın çeşmesi ve sarayının bu civarda bulunmuş olması nedeniyle cami, “Daltaban Mescidi” olarak da anılmaktadır.
  • Tek kubbeli ve şerefeli bir minaresi vardır.
  • Duvarlar, kesme taştan, derzli olarak yapılmıştır.
  • Kubbe, 8 köşeli bir kasnağa oturur; köşelikler pandantif (kubbe) şeklindedir.
  • Mahfil, giriş tarafından ve mihrabın karşısından, minare bitimine kadar uzanır.
  • Üst pencerelerde, son devirlerde yapılmış güzel alçı işleri ve renkli camlar bulunmaktadır.
  • Mihrabın iki yanındaki pencerelerde simetrik “Besmele”ler yer almaktadır. Mihrap, bademli ve 6 sıra; minber ise ahşap olup, mermer taklidi boyanmıştır.
  • Minare, kesme taştan yapılmıştır ve caminin solundadır. Kübünün bir kısmı, diğer kenarlarından farklı olarak, çok kısa 5 kenarlı olarak görünmektedir.
  • 1510 tarihinde vefat eden Kâtip Sinan’ın kabri, mihrap duvarı tarafında bulunmaktadır.
  • Caminin kubbesinde bulunan tabut, dünya üzerinde başka hiçbir camide rastlanmayan eşsiz bir özelliktir. Rivayete göre, 1496 tarihinde II. Beyazıt döneminde Osmanlı sarayının mutfak katibi Katip Sinan, biriktirdiği paralarla camii yaptırır ve ölünce, vasiyet ederek naaşının caminin kubbesine defnedilmesini ister. Ancak Katip Sinan vefat edince naaşı, cami avlusundaki hazireye defnedilir. Ertesi sabah namazı için gelen cemaat, mezarın açık olduğunu, Katip Sinan’ın naaşının kubbe eteğinde durduğunu görür. Bunun üzerine, “Hayırdır İnşallah” diyerek naaşı alıp tekrar hazireye gömerler. Fakat ertesi gün aynı olay tekrarlanır; bu durum üç gün boyunca sürer. Cemaat, şaşkınlık içinde bu olayı keramet olarak yorumlayıp, Katip Sinan’ın vasiyet ettiği gibi, kubbenin eteğine yaptırdıkları sanduka ile naaşı oraya defnetmeye karar verir. Günümüzde kubbede yer alan tabut bu rivayeti yansıtmaktadır.