1774 yılında Nakşibendi Tarikatı şeyhlerinden Seyit Ahmet Efendi’nin imamlık yapmasıyla birlikte, cami Nakşibendi tarikatının toplandığı bir yer haline gelmiştir ve avlusuna bir tekke eklenmiştir.
Cumhuriyet Dönemi’nde tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardındanyapı harabeye dönmüştür.
1998 yılında restorasyon geçirilmiş ve yeniden ibadete açılmıştır. Son restorasyon sırasında, caminin revakları camekanla kapatılmıştır.
- Öne çıkan özellikleri
Kesme taştan inşa edilmiş cami, küçük bir harim alanına sahiptir. Sade bir taştan mihrabı ve ahşap bir minberi bulunmaktadır. Avlu kapısı caddeden açılmakta olup, avluya girenleri güzel bir şadırvan karşılamaktadır.
Cami, şadırvan avlusu ve U biçiminde dizilmiş medrese odalarıyla külliye olarak inşa edilmiştir. Kubbeli odaların önünde revaklar bulunmakta olup, son restorasyonda camekanla kaplanmıştır.
Cami haziresinde Nakşibendi şeyhlerinin kabirleri yanı sıra, Fatih dönemi ulemasından Molla Şeref’in kabri de bulunmaktadır.
Sadrazam Çorlulu Köse Mustafa Paşa, idam edildiği için “maktul” unvanıyla anılır ve bu ünvan camiye de verilmiştir.